Belkiler ve Keşkeler
Hayatta bazı kelimeler vardır…
İçinde bir ömür taşır ama bir türlü tamamlanmaz.
“Belki” ve “keşke” mesela.
Kimi zaman bir cümlenin başında durur, kimi zaman sessizce yutulur.
Belki…
İçinde umut da vardır, korku da.
Belki severdi.
Belki kalırdı.
Belki ben de başka biri olurdum onun yanında.
Ama olmadı.
“Belki” diyoruz çünkü hâlâ içimizde bitmemiş bir ihtimal var.
Sanki bir ihtimal daha varmış gibi yaşamak istiyoruz.
Ama o ihtimallerin çoğu hiç var olmamış bile olabilir.
Yine de insan, gerçekleşmemiş şeylere tutunmayı iyi bilir.
Keşke…
Daha ağırdır.
Çünkü geçmişle ilgilidir.
Yapılmış ya da yapılmamış bir şeyin ardından gelen o tanıdık boşluk.
“Keşke daha çok dinleseydim.”
“Keşke gurur yapmasaydım.”
“Keşke son sözü ben söylemeseydim.”
Ama artık geri dönüşü olmayan bir yolda, sadece içimizde dönüp duran bir yankıdır bu.
Keşke’ler bazen bir şarkıda, bazen bir sokakta, bazen de bir sessizlikte çıkıverir karşımıza.
Bir cümle gibi değil de bir iç çekiş gibi.
İnsan bazen, tam da bu iki kelime arasında yaşar.
Ne ileri gidebilir, ne de tamamen geçmişe dönebilir.
Sadece durur.
Bekler.
Ve o bekleyişin adını koyamaz.
Ama zamanla öğreniyor insan.
Bazı şeyler için belki çok geç,
Bazıları içinse keşke gerekmezmiş bile.
İnsan her zaman tamamlanmaz.
Ama her zaman yeniden başlar.